RELAKSASYON
ve
SİNYAL KAYDI
SERBEST
İNDÜKSİYON KAYBOLUŞU (Free Induction Decay), ALICI SARGI (Receiver Coil)
&
SİNYAL
KAYDI
Fizik
kuralı olarak şunu biliyoruz ki; nasıl pozitif yüklü
protonlar hareket halindeyken (spin hareketi) manyetik güç oluşturuyorsa;
hareket halindeki manyetik güç de, elektrik akımı oluşturmaktadır
(Süperkondüktiv ve Rezistiv magnetlerde elektrik akımı
kullanılarak güçlü manyetik alan oluşturulması
da aynı esasa dayanmaktadır).
Güçlü
manyetik alan (magnet) içindeki, net manyetik vektörü
magnetin manyetik vektörü ile paralel olan dokuya 90ºRF
puls uygulandığında, dokunun net manyetik
vektörü Z ekseninden 90 derece saparak X-Y düzleminde dönmeye
başlamaktadır. Bu anda sisteme “Alıcı
sargı” (receiver coil) ekleyecek olursak (Şekil
5.1) belirli frekansda devamlı dönmekte olan bu
manyetik vektör, alıcı sargıda elektrik akımına
(sinyal) neden
olmaktadır.
Ancak
elde ettiğimiz bu sinyalin amplitütü çok hızlı
biçimde azalmaktadır (Şekil 5.2); bunu zamana karşı
grafiklersek (Şekil 5.3) deki gibi, manyetik vektör
frekansı ile uyumlu amplitütü gittikçe hızlı
biçimde azalan bir grafik elde ederiz ve bu olaya “Free
induction decay” (serbest indüksiyon kayboluşu)
denmektedir (bunun nedenleri daha ileride tartışılacaktır).
|
|
|
Sekil
5.3: Free induction decay (FIC) - elde edilen sinyalin
tepe noktasi transverse manyetizasyon vektoru ucunun aliciya
(receiver coil) en yakin oldugu; en dip noktasi ise alicidan
en uzak oldugu konumu temsil etmektedir. |
|
|
RELAKSASYON
Relaksasyon’un
anlamı RF puls ile konum değiştiren protonların
eski konumlarına (yani, “out-of-phase” konumuna; az bir
fazlalıkla Bo’a paralel dizilen protonların fazla olduğu
paralel ve anti-paralel konuma veya dokunun net manyetik vektörünün
Bo ile paralel olduğu konuma) ulaşmalarıdır.
Bunun için X-Y düzleminde dönmekte olan manyetik vektörün (Transvers
manyetizasyon) ortadan kaybolması ve Bo ile paralel eski
manyetik vektörün (Longitudinal manyetizasyon) tekrar oluşması
gerekmektedir ve bu iki bölümde incelenir:
a – Transvers Relaksasyon
b
– Longitudinal Relaksasyon
TRANSVERS
RELAKSASYON
Transver
relaksasyon ile X-Y düzleminde dönmekte olan manyetik vektörün
(Transvers manyetizasyon) zaman ile azalması ve ortadan
kaybolması ifade edilir. Şu ana kadar öğrendiklerimizi
hatırlarsak; transvers manyetizasyonu oluşturan esas
etken, RF puls etkisi ile protonların “in-phase”
konumuna ulaşmalarıdır (“in-phase” protonların
vektör uçlarının aynı anda salınım çemberlerinin
aynı noktasında olmasıdır). Eğer RF
pulsunun protonlar üzerine “in-phase” etkisi olmasa transvers
manyetizasyon oluşmayacaktır. Dolayısıyla,
protonların bu birlikteliğinin (in-phase) bozulması
ile transvers manyetizasyon da ortadan kaybolacaktır.
“In-phase”
konumunda salınım yapan protonlardan bazılarının
daha hızlı, bazılarının daha yavaş
salınım yapmaları nedeniyle, zaman içersinde
protonlar arasındaki bu uyum (in-phase) kaybolmaktadır (Şekil
5.4). Sonuçta, protonlar arasındaki uyum bozulmakta
(out-of-phase) ve transvers manyetizasyon ortadan kalkmaktadır.
MRG’de bu noktanın anlaşılması çok önemli
olduğundan, konuyu daha detaylı olarak incelersek; aslında
dokuda paralel ve anti-paralel dizilim gösteren protonlar
mevcuttur. RF pulse ile protonların oluşturduğu
manyetik vektör uçları 90 derece dönmemektedir, sadece RF
puls ile bazı protonlar paralel konumdan anti-paralele geçmekte
ve önemli olarak protonların salınımları arasında
uyum (in-phase) meydana gelmektedir. Ancak, Transvers
manyetizasyon oluşmasının ardından, biraz
sonra bahsedeceğimiz nedenler ile protonlar arasındaki
bu uyum kaybolmakta (bazı protonların daha hızlı,
bazılarının daha yavaş salınım
yapmaları ile), bunun ile direkt ilişkili olarak da
transvers manyetizasyon ortadan kalkmaktadır.
|
|
Sekil 5.4:
Sekilde goruldugu gibi Transvers manyetizasyon protonlar
"in-phase" konumundayken maksimum iken, zaman ile
bazi protonlarin daha hizli, bazilarinin ise daha yavas
olarak salinim yapmalari nedeniyle "in-phase"
bozuldugu zaman transvers manyatizasyon da direk iliskili
olarak azalmaktadir. Bu surec icersinde transvers
manyatizasyonun protonlar ile birlikte dondugune dikkat
ediniz. |
FREE INDUCTION DECAY (FID)
(Serbest
indüksiyon kayboluşu)
Protonların
“in-phase” konumundan “out-of-phase” konumuna geçmelerinin
nedenleri nelerdir?.
Bunun
iki tane önemli sebebi vardır:
En önemli sebebi kullanılan magnet gücü (Tesla)nün
dokunun her noktasında tam olarak homojen olmamasıdır
ve bunun da en büyük sebebi, daha ileride detaylı olarak
bahsedeceğimiz, görüntü oluşturmak için gradiyent
sargıların uygulanmak zorunda olmasıdır. Buna
bağlı olarak, transvers manyetizasyon oluştuktan
sonra bazı protonlar diğerlerine göre daha hızlı
salınım göstermekte ve böylece de “in-phase”
bozulmaktadır (salınım frekansının magnet
gücü-Tesla ile direk ilişkili olduğunu hatırlayınız).
Eğer bu magnet homojenitesi sağlanabilseydi (bu
inhomojenitenin en büyük sebebi gradiyent sargıların
uygulanmak zorunda olmasıdır; yani büyük bir oranda bu
homojeniteyi aslında bilerek biz bozuyoruz), transvers
manyetizasyon çok daha uzun süre ortamda kalacak; hatta küçük
bir elektrik jeneratörü gibi davranabilecekti (belli
frekanslarda dönmekte olan transvers manyetizasyonun yanına
alıcı sargı konulduğunda elektrik akımı
oluşturduğunu hatırlayınız).
Protonların frekansları arasında uyumun bozulmasının
(out-of-phase) bir diğer sebebi (bizim MRG’de özellikle
ilgilendiğimiz nokta burasıdır) ise; “mikroskobik
manyetik çevre” dir. Mikroskobik manyetik çevre
inhomojenitesinin sebebi nedir?. Kitabın ilk bölümünde
bahsedildiği gibi, dokuda bulunan bazı nükleus partikülleri
spin hareketi yaparak kendi çevrelerinde küçük manyetik
alanlar oluşturmaktadırlar. Fakat bu atomlar ile de çok
farklı ilişkiler içersindedirler; dolayısıyla
oluşturulan bu manyetik alanlar dokunun her noktasında
aynı olmayacaktır. Moleküller hareket ile mikroskobik
çevrenin hızla değişmesi, paramanyetik etkiler ve
daha ileride bahsedilecek olan kimyasal şifte (chemical
shift) neden olan farklı kimyasal çevreler dokuda
mikroskobik manyetik çevre inhomojenitesi ile sonuçlanır.
Sonuçta FID nedeni olarak karşımıza iki önemli
sebep çıkmaktadır:
1.
Güçlü
manyetik alanın (magnetin) homojen olmaması (bunun en büyük
sebebi daha ileride detaylı olarak anlatılacak olan
gradiyent sargı sistemlerinin, görüntü oluşturmak için
kullanılmak zorunda olmasıdır)
2.
Doku
içindeki mikroskobik manyetik çevre farklılıkları
Bu nedenlerden dolayı protonlar arasındaki
“in-phase” kısa sürede bozulmaktadır; bunun anlamı
bizim için sinyal kaydının bitmesidir.
Elde
ettiğimiz FID sinyali (alıcı sargıdaki
elektrik akımı) ne kadar sürmektedir?
Bu
sinyal yukarıda bahsettiğimiz nedenlerden dolayı
milisaniyeler içinde kaybolmaktadır; ve magnet
inhomojeniteleri ve mikroskobik manyetik çevre farklılıklarının
neden olduğu bu transvers relaksasyon zamanına T2*
(T2 star) denmektedir. Aşağıdaki denklem bize,
belli bir andaki (t) transvers manyetizasyon miktarını
vermektedir:
M
transvers = Mo transvers x e-t / T2*
(M transvers:
herhangi bir zamandaki (t) transvers manyetizasyon; t: RF puls
kesildikten sonraki zaman; Mo transvers: ilk anda oluşan
transvers manyetizasyon miktarı; e: 2,7)
Eğer
T2*(T2 star) = T ise;
M(T2*)
= Mo transvers x 1/2.7 = 0,37 Mo transvers
bunun
anlamı; T2* kadar zaman geçtiğinde ilk transvers
manyetizasyonun % 63 kadarı kaybolur, % 37 kadarı kalır;
ve her T2* zamanında transvers manyetizasyon bu hızla
kaybolmaya devam eder.
T2
STAR (T2*)
, SPIN-EKO
(Spin-echo)
, T2
T2*
ile T2 arasındaki fark nedir?.
Eğer
magnetimizin neden olduğu inhomojenite minimale
indirilebilirse, transvers manyetizasyonu oluşturan protonlar
arasındaki “in-phase”in bozulması (de-phase),
sadece mikroskobik manyetik çevre inhomojenitesine bağlı
olarak meydana gelecektir. Magnetin inhomojenitesine bağlı
olmayıp, sadece mikroskobik manyetik çevre inhomojenitesine
bağlı olarak meydana gelen bu transvers relaksasyon ise
T2 ile tanımlanmaktadır (veya Spin-eko relaksasyon), T2* hem magnet (Bo) inhomojenitesi, hem de
mikroskobik manyetik çevreye bağlı olmakla birlikte, T2
sadece mikroskobik manyetik çevreye bağlı olarak oluşmaktadır.
Tam olarak homojen bir
magnete sahip olamayacağımıza göre, magnetin neden
olduğu bu inhomojenite nasıl ortadan kaldırılacak?.
Bu amaçla, 180 derece RF puls kullanılmaktadır (ve 90
derece RF puls sonrası 180 derece RF pulsun kullanıldığı
bu yönteme veya sekansa “Spin-eko
sekansı” denmektedir). 180º RF pulsun protonlar üzerine
olan etkisi protonların bulunduğu konum veya ortamda
transvers manyetizasyon mevcut olup olmamasına bağlı
olarak değişmektedir. Örneğin 90º RF puls öncesi
180º derece RF puls uygulanır ise (bunu ileride “Inversion
Recovery sekansı” olarak göreceğiz); ortamda
mevcut longitudial manyetizasyon 180 derece dönmektedir; yani
manyetik vektör ucu Z aksisinin pozitif kısmından
negatif kısmına dönmektedir. Ancak bu 180º RF puls 90º
RF puls sonrası uygulanır ise, etkisi daha farklı
olarak ortaya çıkar (Şekil 5.5); 180 derece RF puls
etkisi ile protonlar arasındaki “de-phase”, sistemin tam
ters dönmesi ile yavaş salınım göstermekte olan
protonlar hızlı salınım gösteren protonların
önüne geçeceğinden protonlar arasındaki
“in-phase” tekrar elde edilmektedir. Bunun bizim için anlamı
tekrar sinyal elde edilmesidir ve bu tekrar elde edilen sinyale “Spin-eko” denir (böylece MRG’de konvansiyonel sekans olan
Spin-eko isminin nereden geldiğini öğrenmiş
oluyoruz). Burada dikkat edilmesi gereken nokta, 90º RF puls ile
180º RF puls uygulaması arasındaki zaman ile 180º RF
puls ile sinyal elde edildiği an arasındaki zamanın
aynı olduğudur. Çünkü 180º RF puls ile sistemi bir
anda ters çevirdiğimize göre, 90º RF puls ile 180º RF
puls arasında ne kadar süre geçti ise, protonlar yine aynı
sürede in-phase konumuna ulaşacaklardır. İşte,
bu sürenin toplamına “Echo
time (TE)” denmektedir.
|
|
Sekil 5.5: RF
puls ile transvers manyetizasyon olustuktan sonra protonlar
arasindaki uyum (in-phase) bozulmaya baslamaktadir
(de-phase). Belli bir sureden sonra 180º
RF pul uygulandiginda protonlarin konumlari tam ters olarak
cevrilmektedir (buna ayna goruntusu diyebiliriz). 180º RF
puls ile hizli salinim gosteren protonlarin bir an icin
geride kaldigina dikkat ediniz. Ancak 90º
RF puls ile 180º RF puls arasindaki kadar zaman sonra hizli,
bununla birlikte 180º RF pulse nedeni ile geride kalmis
protonlar yavas salinim gostermekte olan protonlara
yestismekte ve eko-sinyal elde edilmektedir. |
(90º
RF puls) – (180º RF puls) = (180º RF puls) – (eko
sinyal)
TE
/ 2
TE / 2
90º
RF puls sonrası 180º RF uygulaması ile elde ettiğimiz
eko-sinyalin amplitütü nedir?.
180º RF puls sonrası yeni elde ettiğimiz bu sinyalin (eko-sinyal)
amplitütü ilk elde ettiğimiz sinyale göre daha düşük
olmaktadır. Bunun nedeni, daha önce bahsettiğimiz gibi
mikroskobik manyetik çevre değişikliklerine (veya
inhomojenitesine) bağlıdır; ve önemle üzerinde
durulması gereken nokta, ilk sinyal ile dokuların
karakteristik özelliklerini (mikroskobik manyetik çevrelerini)
tam olarak değerlendiremediğimiz halde, her doku için
elde edeceğimiz ikinci sinyal amplitütü farklı olacağından
dolayı, bunun ile dokuları birbirlerinden ayırabilmekteyiz.
180º RF puls ile eko-sinyal elde edildikten sonra, aynı 90º
RF puls sonrası gibi, protonlar maruz kaldıkları
her iki inhomojenite nedeniyle yine frekans uyumlarını
kaybedecekler (de-phase) ve sinyal ortadan kaybolacaktır. Doğal
olarak, eğer 180º RF puls sonrası belli aralıklarla
yeni 180º RF pulslar uygularsak, her seferinde yeni eko-sinyaller
elde edebiliriz ve her seferinde elde edeceğimiz yeni sinyal,
mikroskobik manyetik çevre inhomojenitelerine bağlı
olarak bir önceki eko-sinyal amplitütünden daha küçük amplitütde
olacaktır (Şekil 5.6.).
|
|
|
|
Sekil
5.6: Sekilde goruldugu gibi; 90º
RF pulsundan sonra sinyal hizli bicimde kaybolmaktadir
(T2*). 90º
RF puls sonrasi (TE/2 kadar zaman sonra) 180º
RF puls uyguladigimizda yine TE/2 kadar zaman sonra daha
dusuk amplitutde yeni bir sinyal elde edilmektedir (90 RF
puls ile sinyal elde edildigi an arasindaki sure TE'dir). 180º
RF puls sonrasi yeni 180º
RF pulslar uyguladigimizda gittikce azalan amplitutlerde
yeni eko sinyaller elde edilebilmektedir. Iste zaman
icerisinde sadece mikrsokobik manyetik cevre farkliliklarina
bagli olarak eko-sinyal amplitutunun azalmasi ile T2 egrisi
ortaya cikmaktadir. T2 egrisinin veya yeni elde edilen bu
sinyal amplitutlerinin her doku icin farkli olacagina dikkat
ediniz. |
|
LONGİTUDİNAL
RELAKSASYON (T1)
Şu ana kadar sadece 90º RF puls ile oluşturulan
transvers manyetizasyon’un relaksasyonundan bahsettik. Transvers
manyetizasyon oluşturmak için 90º RF puls uyguladığımızda
ortamda mevcut longitudinal manyetizasyon tamamen ortadan
kalkmaktadır. Şimdi biraz geriye giderek, longitudinal
manyetizasyonu oluşturan nedenleri hatırlarsak; dokuyu (protonları)
magnet içine koyduğumuzda protonlar magnet vektörüne
paralel ve anti-paralel olmak üzere dizililrler ve magnet gücü
ile direk orantılı olarak salınım (precession)
hareketine başlarlar. Bo’a paralel dizilim gösteren
protonların sayıları, anti-paralel dizilenlere göre
çok az fazla olduğundan dokunun net manyetik vektörü
(longitudinal manyetizasyon) Bo ile paralel olmaktadır.
Longitudinal manyetizasyonu ortadan kaldıran neden ise, RF
puls ile bazı protonların
paralelden anti-paralele (yüksek enerji seviyesine) geçişleri
ve protonların “in-phase” konumuna ulaşmalıdırlar.
Dolayısıyla, RF puls ile ortadan kaybolan longitudinal
manyetizasyonun tekrar oluşması için anti-paralele geçmiş
olan protonların eski konumlarına (düşük enerji
seviyesine) geri dönmeleri gerekmektedir (Şekil 5.7).
Protonlar yüksek enerji seviyesinden düşük enerji
seviyesine geçerlerken ortama enerji verirler; ve bu olay “lattice”
olarak bilinir (Longitudinal relaksasyona Spin-Lattice
relaksasyon da denmektedir).
Şekil
5.7’den de anlaşıldığı gibi, ortamda
bir süre hem transvers, hem de longitudinal manyetizasyon olacaktır.
Dolayısıyla bu süreç boyunca dokunun net manyetik vektörü,
salınım frekansında Bo çevresinde dönecek ve
gittikçe Bo’ya yaklaşacaktır (Şekil 5.8).
|
Sekil
5.7: Sekilde
goruldugu gibi, 90 RF puls ile longitudinal manyetizasyon
tamamen ortadan kaybolmakta ve longitudinal manyetizasyon
ile ayni amplitutde transvers manyetizasyon olusmaktadir.
Transvers manyetizasyon olustuktan sonra, ayni anda hem
transvers, hem de longitudinal relaksasyon baslamaktadir.
Belli bir sure sonra bu sefer de transvers manyetizasyonun
tamamen ortamdan kaybolduguna dikkat ediniz. |
konez |
|
|
|
|
Sekil
5.8: Net manyetik vektor salinim frekansi ile uyumlu
olarak Bo cevresinde donmekte ve gittikce Bo aksisine
yaklasmaktadir. |
|
T1
VE T2 RELAKSASYON EĞRİLERİ
Transvers
ve longitudinal relaksasyonları zamana karşı
grafik ile gösterirsek şekil 5.9’daki gibi eğriler
elde etmekteyiz. Grafikde görüldüğü gibi
longitudinal relaksasyon, transvers relaksasyondan daha uzun
sürede tamamlanmaktadır. Bu
hemen her zaman için doğrudur; yani T1,
hemen her zaman için T2’den daha uzundur. Daha açık
bir şekilde ifade etmek istersek; 90º RF puls ile oluşan
protonların “in-phase” konumu kısa sürede
bozulmakta, buna bağlı olarak transvers
manyetizasyon kısa sürede ortadan kaybolmaktadır.
Ancak longitudinal manyetizasyonu tekrar oluşturacak
olan, anti-paralele geçmiş bazı protonların
tekrar eski konumlarına dönmeleri protonlar arasında
“in-phase” konumunun bozulmasından daha uzun zaman
içersinde gerçekleştirmektedir.
Aslında
şekilde görüldüğü gibi, “T1”
longitudinal relaksasyon zamanının tümünü
kapsamayıp, 0 noktasından % 63 kadar longitudinal
manyetizasyon’un oluştuğu an arasındaki süreyi
temsil etmektedir. Yine bunun gibi, “T2”
Transvers relaksasyon süresinin tamamını kapsamayıp,
90º RF puls sonrası oluşan maksimum güçdeki
transvers manyetizasyon anı ile, bu gücün % 63 oranında
azaldığı an arasındaki zamanı
temsil etmektedir (veya sinyalin % 63 oranında kaybolduğu
an ile maksimum sinyal arasındaki süreyi). |
|
|
Sekil
5.9: T1 ve T2 relaksasyon egrileri - Her iki
relaksasyonun ayni zamanda basladigina; bunun ile birlikte
transvers relaksasyonun daha kisa surede tamamlandigina,
buna karsin longitudinal relaksasyonun daha uzun surede
tamamlandigina dikkat ediniz. |
|
RELAKSASYON
ZAMANLARINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Transvers
relaksasyonun 2 tane önemli sebebi vardı; magnetimizin
neden olduğu inhomojenite ve mikroskobik manyetik çevre
farklılıkları. Dolayısıyla, bir
dokuda su miktarı ne kadar fazla ise (örneğin ödemde
olduğu gibi) mikroskobik manyetik çevrenin neden olduğu
inhomojenite o kadar az belirgin olacak ve T2 uzun olacaktır.
Bunun nedeni, sudaki moleküllerin çok hızlı biçimde
hareket halinde olmalarıdır. Bunun aksi olarak
dokuda su miktarı az olduğunda, protonlar protein
ve nükleik asitler gibi makromoleküllere kovalen ile bağlı
olacaklarından, biraz önce bahsettiğimiz
protonların çok hızlı biçimde hareket
etmeleri mümkün olmamaktadır. Buna bağlı
olarak mikroskobik manyetik çevre farklılıkları
belirginleşecek ve T2 daha kısa olacaktır.
Longitudinal
manyetizasyonun tekrar oluşması için
(Longitudinal relaksasyon) anti-paralele geçmiş olan
protonların eski konumlarına geri dönmeleri
gerekmektedir. Bu işlem sırasında ortama
enerji saldıklarını söylemiştik
(Lattice). Eğer incelemediğimiz dokuda su fazla
ise (ödemli doku gibi) protonların hızlı biçimde
hareket etmelerinden dolayı bu enerji değişimi
kolay olmayacak ve T1 uzun olacaktır. Buna karşın,
dokuda makromoleküller fazla olursa, hareket daha az olacağından
enerji transferi daha kolay gerçekleşir ve T1 kısa
olur.
Sonuç
olarak söyleyecek olursak; dokuda su oranı arttıkça
hem T1 hemde T2 uzun olmaktadır. Buna karşılık
su oranının az olduğu dokularda (kemik gibi)
veya protonların kompleks bağlar oluşturduğu
dokularda (yağ doku gibi) hem T1 hemde T2 kısadır
(Tablo 5.1). |
|
|
|
T1 |
T2 |
T1/T2 |
T1 |
T2 |
T1/T2 |
Beyin |
600 |
70 |
8,6 |
860 |
70 |
12,3 |
Kas |
540 |
50 |
10,8 |
750 |
55 |
13,6 |
Yag |
220 |
60 |
3,7 |
220 |
60 |
3,7 |
BOS |
3000 |
2000 |
1,5 |
3000 |
2000 |
1,5 |
Kan |
850 |
200 |
4,3 |
900 |
200 |
4,5 |
|
Tablo 5.1:
Bazi dokularin T1 ve T2 sureleri (MSN). Magnetin Tesla
degerleri ile T1 ve T2 surelerinin degistigine dikkat
ediniz. |
|
Magnet
gücü (Tesla) longitudinal relaksasyon zamanına nasıl
etkiler?
Yüksek
Tesla değerli cihazlarda, protonların salınım
frekansları yüksek olduğu gibi, longitudinal
relaksasyon da uzun sürmektedir. Bunun aksi olarak, düşük
Tesla değerli cihazlarda salınım frekansı düşüktür,
buna bağlı olarak enerji transferi daha kolay ve T1 kısa
olmaktadır (tablo 5.1’de 0.5 T için verilen değerlerin
genelde 1 T için verilen değerlerden daha kısa olduğuna
dikkat ediniz).
Daha ileride MRG’de kontrast maddeler başlığı
altında detaylı olarak tartışılacak olan
kontrast maddelerin relaksasyon zamanlarına olan genel etkisi
ise, bu maddelerin relaksasyon sürelerini kısaltmasıdır.
T1
AĞIRLIKLI, T2 AĞIRLIKLI ve PROTON DANSİTE GÖRÜNTÜLER
MRG’de görüntüler 3 farklı karakter taşımaktadır;
başka bir deyişle MRG’de görüntü oluşturmak için
dokuların 3 farklı özelliğinden faydalanabiliriz:
a-
Proton
miktarlarındaki farklılıktan
b-
Dokuların
T2 sürelerinin farklılığından
c-
Dokuların
T1 sürelerinin farklılığından
MRG’de
hangi özellikten faydalanarak görüntüdeki dokuları
birbirinden ayırmayı ve patolojik dokuyu saptamayı
amaçlıyorsak, bu amaca yönelik görüntüler elde
etmekteyiz (MRG incelemelerinin en az iki sekansda ve farklı
iki düzlemde yapılması ilke olarak kabul edilir).
Yani, dokulardaki proton miktarlarının farklı
olmasına bağlı olarak elde edilen görüntülere
“Proton dansite”
görüntüler denmektedir; dokuların T1 sürelerinin
farklı olmasına bağlı olarak elde edilen
görüntülere “T1
ağırlıklı” ve dokuların T2 sürelerinin
farklı olmasına bağlı olarak elde edilen
görüntülere ise “T2
ağırlıklı” görüntüler
denmektedir. Ancak bu bahsettiğimiz ayırım çoğu
zaman tam olarak mümkün olmamaktadır; bazı
durumlarda görüntü proton dansite ile birlikte T2 ağırlıklı,
bazı durumlarda T1 ağırlıklı görüntü
ile bir miktar T2 ağırlıklı, bazı
durumlarda ise proton dansite ile birlikte T1 ağırlıklı
olabilmektedir (konunun detayları daha ileride puls
sekansları ile birlikte tartışılacaktır). |
|
|
|
|
|
Sekil
5.10: BOS ve beyin dokusu icin T1 ve T2 egrileri. |
Şekil
5.10’da görüldüğü gibi, beyin dokusunun transvers
relaksasyonu ve longitudinal relaksasyonu BOS’a göre daha
kısa sürede tamamlanmaktadır (0,5 T için beyin
dokusunun T1: 600 msn, T2: 70 msn; BOS’un T1: 3000 msn,
T2: 2000 msn). T1 eğrilerinde ilk anda dokular arasında
belirgin fark olduğu halde zaman geçtikçe bu fark
azalmakta; T2 eğrilerinde ise ilk anda dokular arasında
belirgin bir fark yok iken belli bir zaman geçtikten sonra
bu fark artmaktadır. İşte zaman içersinde bu
farklılıkların olması ile MR görüntülerimizi
T1 ağırlıklı veya T2 ağırlıklı
olarak elde edebilmekteyiz. Bu özelliklerden faydalanmazsak,
görüntülerimiz proton ağırlıklı
olmaktadır.
MRG’de
görüntünün oluşturulması başlığı
altında konunun detayları tartışılacak,
ancak burada konunun anlaşılması bakımından
şunu söyleyelim; bir
kesit görüntüsü elde edebilmek için dokudan çok sayıda
sinyal elde etmemiz gerekmektedir. Yani alacağımız
tek sinyal ile kesit görüntüsü oluşturamıyoruz.
Bu nedenle bundan önce detaylarını tartıştığımız
RF puls uygulamalarını sadece bir kesit görüntüsü
elde etmek için yüzlerde defa tekrarlanması
gerekmektedir. Bu tekrarlanma arasındaki süreye, yani
Spin-eko sekansı için 90º RF pulslar arasındaki
süreye “time to
repeat (TR)” (tekrarlanma zamanı) ve bir plan
dahilinde belli zaman aralıkları ve şiddette
uygulanan RF puls demetlerine “Pulse
sekansları” denmektedir (Spin-eko, Saturation
recovery, inversion recovery vs gibi).
Şekil
5.11’de Saturation recovery ve Spin-eko sekansları
izlenmektedir. Saturation recovery’de birbiri ardı sıra
2 kere 90º RF puls uygulanmaktadır. İkinci RF
puls sonrası elde edilen sinyal ilk elde edilen sinyal
ile aynı amplitütde veya daha düşük amplitütde
olacaktır. Bunu daha iyi anlamak için şimdi
şekil 5.12’yi inceleyelim: |
|
|
|
|
|
|
|
Sekil 5.11 a ve b |
|
|
|
|
|
|
|
|
Sekil 5.12:
Farkli iki dokuya (A ve B) 90 RF puls
gonderildikten sonra ikinci 90 RF puls uygulandiginda
dokulardan birinde (B) longitudinal relaksasyon
tamamlanmamis ise bu dokudan elde edilecek ikinci transvers
manyetizasyon amplitutu kucuk olacaktir. |
|
Şekil
5.12’de longitudinal relaksasyon süreleri (T1) farklı iki
doku izlenmektedir (A dokusu ve B dokusu). Longitudinal
relaksasyon süreleri farklı bu iki dokuya 90º RF puls gönderdiğimizde
her iki dokuda da aynı amplitütde transvers manyetizasyonlar
elde edilmektedir (bu iki dokunun proton yoğunluklarının
farklı olması halinde, farklı amplitütde transvers
manyetizasyonlar elde edilmesi gerektiğine dikkat ediniz).
Şekilde görüldüğü gibi ikinci RF pulse uygulandığı
anda A dokusunda longitudinal relaksasyon tamamlanmış
olduğu halde B dokusunda henüz longitudinal manyetizasyon
tamamlanmamış olduğundan, ikinci RF puls uygulaması
ile elde edilecek transvers manyetizasyon A dokusunda daha büyük
olacaktır (RF puls ile elde edilecek olan transvers
manyetizasyon amplitütünü dokuda mevcut longitudinal
manyetizasyonun belirlediğini hatırlayınız; eğer
dokuda daha düşük amplitütde longitudinal manyetizasyon
var ise daha düşük amplitütde transvers manyetizasyon elde
edilmektedir). Dolayısıyla ilk RF puls sonrası elde
edilen sinyalde iki doku arasında fark yok iken, ikinci RF
puls ile elde edeceğimiz sinyal amplitütleri arasında
fark olacaktır. İşte bu yöntemi kullanarak (ikinci
RF puls ile elde edilen sinyal ile) elde edeceğimiz görüntüler
T1
ağırlıklı olacaktır (çünkü
dokuların T1 sürelerinin farklı olmasından
faydalanmaktayız) (Resim 5.1). İkinci RF puls daha geç
uygulanırsa her iki dokuda da longitdinal manyetizasyonlar
tamamlanmış olacağından, ikinci RF puls ile
her iki dokudan da aynı amplitütde sinyal elde ederiz ve görüntümüz
T1 ağırlıklı olmaz. Ancak her dokuda proton yoğunluğu
aynı olmadığından dolayı; örnekde verdiğimiz
dokulardaki gibi longitudinal manyetizasyon amplitütleri aynı
olmayacaktır; dolayısıyla bu sefer elde edeceğimiz
sinyal dokuların proton yoğunluklarına göre değişecektir
ve bu yöntem ile elde edeceğimiz görüntü “Proton
dansite” ağırlıklı görüntü olacaktır
(Resim 5.2).
Resimler
5.1, 5.2 ve 5.3 |
|
|
|
T1
ağırlıklı
görüntü |
Proton
dansite |
T2
ağırlıklı
görüntü |
|
T2
ağırlıklı görüntü nasıl elde
edilmektedir?.
Bunun için Spin-eko sekansından faydalanmamız gerekiyor
(Şekil 5.11 b).
Spin-eko
sekansında 90º RF pulsdan TE /2 kadar zaman sonra, 180º RF
puls kullanılmaktadır. Daha önce detaylı olarak açıkladığımız
gibi, 180º RF puls ile TE /2 kadar zaman sonra protonlar arasında
tekrar “in-phase” elde edilmekte ve 90º RF puls ile elde ettiğimiz
sinyalden daha düşük amplitütde eko-sinyal elde
edilmektedir. Elde edeceğimiz eko-sinyalin amplitütü 90º
RF puls ile elde edilenden daha düşüktür. Ancak, elde
olunan sinyalin amplitütü dokuların transvers relaksasyon sürelerine
bağlı olarak değişiklikler göstermektedir.
İşte bu farktan yararlanarak elde edeceğimiz görüntü
“T2 ağırlıklı” görüntü olacaktır (Resim
5.3).
Bununla birlikte dokuların T2 sürelerinin farklı olmasından
faydalanarak görüntü elde edilmek istendiğinde TE süresinin
uzun olması gerekmektedir. Çünkü, ancak TE süresi belli
bir uzunlukta olunca dokular arasındaki transvers relaksasyon
sürelerinde ki farklılık belirginleşmektedir. Eğer
TE süresi kısa olursa, bu fark belirgin olmayacak ve elde
edeceğimiz görüntü gerçek T’ ağırlıklı
olmayacaktır. Eğer TE belirgin şekilde uzun
tutulursa, bu durumda görüntünün T2 ağırlığı
çok artacaktır, bu şekilde elde edilen görüntülere
“heavily T2 image”
(güçlü T2 görüntüsü) denmektedir.
Ana
sayfa I Bir
Önceki Bölüm
I
Bir Sonraki Bölüm
I iletisim I
www.birthmarks.us
|